Vezirin Akıllı Kızı Hikayesi

VEZİRİN AKILLI KIZI HİKÂYESİNİN

AXEL OLRİK’İN EPİK YASALARI

AÇISINDAN İNCELENMESİ

Sinan AYDEMİR

Serdar GÜNAY

Dumlupınar Üniversitesi

Fen-Edebiyat Fakültesi

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

Halk Bilimi Kuramları

Özet

          Bir hükümdar varmış. Bu hükümdarın bir veziri, vezirinin de on iki yaşında bir kızı varmış. Bu kız hem güzel hem de çok akıllıymış. Günün birinde bu kızın methini duyan hükümdar vezirini yanına çağırıp ona bir görev vermiş. Görevi akıl yoluyla halledilecek bir iştir fakat vezir bunu başaramadığı için üzgündür. Bu hali gören kızı çözümü babasına söyler. Vezir kızının çözümünü hükümdara iletir ancak hükümdar bunu vezirin bulmadığını anlar ve kızının çok akıllı ve bilgili olduğunu ileri sürerek vezirden kızını istemiş. Vezirin kızı hükümdarın bu teklifini bazı şartlarla kabul eder. Kızın şartı ise hükümdardan, beyaz bir fil ve dünyada hiç derdi olmayan bir insan bulup getirmesidir. Hükümdar üç yıl gezer fakat dertsiz bir insana rastlayıp getiremez. Buna rağmen vezirin kızıyla evlenir.

          Hükümdar dokuz aylık bir ava çıkar. Gerdeğe henüz girmemişlerdir. Ava çıkmadan karısına üç görev verir. Bu görevler imkânsız görevlermiş. Birincisi bir erkek evlat, ikincisi ağzı mühürlü sandığın altınlarla dolması ve üçüncüsü ise yavru bir kısraktan kara bir tay istemiş.

          Velhasıl vezirin kızı bunların hepsini bir şekilde yerine getirir. Hükümdar kızın aklı ve bilgisi karşısında şaşkınlığa uğramış ve onun çok akıllı ve bilgili olduğuna kanaat getirmiş. Onu diğer karılarından üstün tutup fazlasıyla değer vermiş. Fakat onunla sadece üç beş gün geçirdikten sonra bu dünyadan ayrılmış.

          Alem Olrik’in Epik Kanunlar Teorisi

          Danimarkalı halkbilimci Alex Olrik’in (1864-1917) yayınladığı pek çok çalışma içinde yer alan “Halk Anlatılarının Epik Yasaları” (1909) adlı bu çalışması,başlı başına bir teori “Epik Kanunlar Teorisi” (Holbek 1971:291) olarak adlandırılacak kadar halk bilimi çalışmaları içinde çok önemli bir yere sahiptir.

          Alex Olrik’e göre halk anlatılarının epik kuralları süper organiktir.Bir başka ifadeyle tamamen nevi şahsına münhasır bir olgu olan kültürün ayrılmaz bir parçasıdır ve buna göre bir halk aşığı veya destancı bir kez anlatmağa başladı mı hiç farkında olmasa da veya ister istemez kontrolünde olduğu bu kanunları takip etmek durumundadır.

          Ancak bu kuramsal noktanın ötesinde A.Olrik tarafından geliştirilen “halk anlatılarının yapı ve şekil özellikleri”ni ortaya koyan şema özellikle sözlü kültür ortamı veya sözlü edebiyat türlerinde ortaya çıkan pek çok türü ve şekil problemini çözmekte kullanışlıdır.[1] A.Olrik’in şematik yaklaşımı halkbilimi çalışmalarında en erken yapısal yaklaşımın nüvelerini içermesi bakımından da ayrıca önemlidir.[2]A.Olrik tarafından altı bölümden oluşan bir kitap hacminde ortaya konulan çalışmanın ilk şeklinden İngilizce ve Türkçe’ye yapılan tercümelerden hareketle madde başlıkları eklemek ve numaralamak suretiyle bir nevi şematik bir liste haline getirdiğimiz “halk anlatılarının epik yasaları”nı ortaya koyarak bu yasalar bakımından hikâyemizi inceliyoruz:

          1.)Giriş ve Bitiriş Kuralı: Anlatı (sage) birdenbire başlamaz ve birdenbire bitmez.Bu ilke giriş (açılış) ve bitiriş (kapanış) kuralıdır.(Olrik 1965:131) Anlatı durgunluktan coşkunluğa doğru giderek başlar ve çoğu zaman başlıca kişilerden birinin başına gelen bir felaketi içeren sonuç olayından sonra coşkunluktan durgunluğa giderek biter.Daha uzun anlatılarda bu gibi bir çok durak noktaları gerektirir;kısa bir anlatı için sadece bir durak noktası yeterlidir.Bitiriş,çoğu zaman konunun o yöreye özgü bir devamı biçimini alır.(Olrik 1994a.2-3)

          Hikâyedeki temel olay hükümdarın methini duyduğu vezirin akıllı kızının bilgisini önce babası üzerinden ölçmesi ve kızın bilgisi doğrultusunda duyduğu şaşkınlıktan dolayı onu eş olarak kendisine almasıdır.Fakat bu olay birdenbire gerçekleşmez.Hükümdar kızla evlenmesine karşın yine de onun bilgisini ölçmeye devam etmiştir.Hükümdar sonunda onun çok akıllı ve bilgili olduğuna kanaat getirmiş ve onu tüm karılarının üstünde tutmuştur.Onunla üç beş gün geçirdikten sonra da bu dünyada ayrılmıştır.

          2.)Yineleme Kuralı: Halk anlatısı kompozisyonunun bir başka önemli kuralı da tekrarlama (yineleme) ilkesidir. (Olrik 1965:132) Anlatıda ne zaman çarpıcı bir sahne ortaya çıksa durum olayın akışını kesmeyecek şekilde uygunsa,sahne yinelenir.Burada önemli olan halk anlatısının (sage) yineleme olmadan tam olarak kendi biçimini kazanamayacağıdır. (Olrik 1994a:3)

          Hikâyemizde bu durum hükümdarın kızın akıllı ve bilgili olduğunu anlamasına karşın imtihanına devam edip önce babası vasıtasıyla sonra birebir kendisi onu imtihan etmesidir.Hikâyemizde imtihan olayı hükümdarın vezirin kızını tekrar ölçmesi olayıyla akışı değiştirmeyecek ve bozmayacak şekilde yinelenmiştir.

          3.)Üçleme Kuralı:Yineleme hemen hemen her zaman üç sayısına bağlıdır.Üç sayısı da kendi başına bir kuraldır.Bununla birlikte bütün halk anlatıları üçleme kuralın uymaz.(Olrik 1994a:4)

          Hükümdar vezire bir soru sorar ve ona verdiği müddet üç gündür.Yine hükümdarın kızın istediği dertsiz insanı bulmak için üç yıl boyunca dolaşması ve evlendikten sonra düğünün ardından kızdan üç istekte bulunması üçleme kuralı çerçevesinde gerçekleşmiştir.

          4.)Bir Sahnede İki Kuralı:Bütün anlatı boyunca sadece iki kişinin aynı sahnede ortaya çıkmasıdır.Bu kural zıtlık kuralını tamamlamaktadır.İki aynı zamanda ortaya çıkan en yüksek kişi sayısıdır.Aynı zamanda ortaya çıkan üç kişiden her birinin kendi kişilikleriyle rol alması geleneğin bozulması demektir. (Olrik 1994a:4)

          Giriş sahnesinde hükümdar ve vezir bulunmaktadır.”Günün birinde hükümdar bu kızın methini duymuş;vezirini yanına çağırıp ona bir görev vermiş…”[3] Daha sonra sırayla;vezir ve kızı,vezirin kızı ve hükümdar,hükümdar ve dertsiz insan aramak için gittiği ülkenin hükümdarı vb. hikâye boyunca bu ikilikleri bir sahnede olması ikilik kuralına uygunluk gösterir.

          5.)Zıtlık Kuralı:Halk anlatısında her zaman kutuplaşma vardır…Bu temel zıtlık epik yapısının önemli bir kuralıdır.

          Bu hikâyedeki temel zıtlık bilgelik ve cehalet çatışmasıdır.Bu zıtlık hem hükümdarın veziri sınamak için sorduğu soruyu vezirin bilemeyip kızının bilmesi hem de hükümdarın evlilik sonrasında vezirin kızından yapmasını istediği üç şey de açıkça göze çarpmaktadır.

          6.)İkizler Kuralı:İki kişi aynı rolde ortaya çıktığında,bunların ikisinin de küçük zayıf olarak betimlendiğini gözleyebiliriz.Bu iki tip yakından ilişkili iki kişi,Zıtlar Kuralından uzaklaşarak İkizler Kuralının etkisi altına girer.”İkizler” kelimesi burada geniş anlamda ele alınmalıdır.Bu hem gerçek ikizler hem de aynı rolde olan iki kişi anlamına da gelebilir.İkinci derecede gelen tipler çift olarak ortaya çıkmaktadır.Eğer bu ikizlerden bir önemli bir role geçerse Zıtlık Kurallarıyla karşı karşıya gelmekte ve böylece diğerleriyle zıtlaşmaya başlamaktadır. (Olrik 1994:5)

          Bu hikâyede ikizler kuralı sadece hükümdar ve vezirin kızının akıl ve bilgelik konusunda benzerlik göstermesi bakımından dikkati çekmektedir.Fakat vezirin kızının daha üstün olmasıyla önemli bir role geçmekte ve zıtlık kurallarıyla karşı karşıya gelerek böylece diğerleriyle zıtlaşma göstermektedir. 

          7.)İlk ve Son Durumun Önemi Kuralı:Bir sürü kişi veya nesne peş peşe ortaya çıkınca en önemli kişi öne gelir.Buna rağmen sonuncu gelen kişi anlatının duygudaşlık doğurduğu kişidir.Anlatının ağırlık merkezi her zaman buradadır.Bu kısım üçler kuralıyla birleşerek halk anlatılarının en önemli bir özelliğini oluşturur. (Olrik 1994b:4)

          Vezirin akıllı kızı hikâyesinde anlatımdaki önem bazen hükümdar bazen de vezirin kızı üzerinde yoğunlaşmaktadır.İlk anlatış sahnesinde hükümdar vardır.Sonra vezirin akıllı kızı sahneye çıkar.Anlatının ağırlık merkezi daha çok vezirin akıllı kızı üzerine çekilmiştir.Fakat hikâye hükümdarın dünyadan ayrılmasıyla sonlandırılır.”Hükümdar,kızın yaptıklarına çok sevinmiş;çok akıllı ve bilgili olduğundan onu tüm karılarından daha üstün tutmuş.Onunla üç beş gün geçirdikten sonra bu dünyadan ayrılmış.”[4]

          8.)Anlatımda Tek Çizgililik Kuralı:Halk anlatısı bir olay çizgisini bir başkasıyla karıştırmaz;halk anlatıları her zaman tek çizgilidir.Eksik kalan kısımları tamamlamak için geriye dönüş yapmaz.Eğer daha önceki olaylar hakkında bilgi vermek gerekiyorsa;bu bir diyalog veya konuşma içinde verilir.Tek olay çizgili halk anlatısında resim sanatının perspektif kavrayışı yoktur.O,sadece sonradan gelen ve gelişmeye açık olayları çukur ve kabartmalarıyla yan yana dizen heykel rölyefleri anlayışını bilir.Bu yüzden de onun kompozisyonu heykeltıraşlığın ve mimarlığınkiler gibi sayı ve diğer simetrik gerekliliklerle sıkı sıkıya bağlıdır. (Olrik 1965:136-137)

          Hikâyemizin anlatımında tek çizgililik hikâyenin sonlarına doğru gerçekleşmiştir.Bu durum hükümdarın vezirin kızına verdiği üç görevi yapmasını istedikten sonra onun bu görevleri nasıl gerçekleştirdiğini test etmek istemesiyle başlar.Yine bu durum tek çizgililik kuralı çerçevesinde geri dönüş şeklinde değil diyalog içinde verilmiştir.Bu konuşmalar dahilinde ortaya konan tek çizgililik vezirin kızının görevleri nasıl yerine getirdiğini ispatlamak için anlattıklarıdır.Bu bölümden kısa bir parça verelim:

          Hükümdar “Bu oğlan benden değil,sen onu başka birinden doğurmuşsun.” Demiş.Kız ise “Bu çocuğu senden doğurdum.Sen ava gittikten üç gün sonra aynı yere çadırımı kurdum ve kendimi sana bir han oğlu olarak tanıttım…” der.Böylece konuşmalar dahilinde geçmişten bilgi verilir.

          9.)Kalıplaştırma Kuralı:Aynı çeşitten iki insan veya durum elverdiği ölçüde değişik değil,elverdiği ölçüde birbirine benzerdir.Hayatın böyle katı üsluplaştırılmasının kendine özgü bir estetik değeri vardır.Gereksiz olan her şey atılmış ve sadece gerekli olanlar göze çarpıcı bir durumda ortaya çıkarılmıştır. (Olrik 1994b:4)

          Vezirin kızının hükümdardan evlenmek için üç mihr istemesi üzerine hükümdar arayışlara girer ve kendisinden istenen beyaz bir filinin olmaması üzerine adamlarını başka bir hükümdara göndererek beyaz bir istetmiştir.O hükümdarda beyaz fili gönderir.Burada kalıplaş kuralı dahilinde hükümdar diğer bir hükümdarla karşılaştırılır.İkisinin de hükümdar olması,sadece öz olarak karşılaştırılmaları ve sadece gerekli olan bir durumun neticesinde ortaya çıkması kalıplaşma kuralının yansımalarını ortaya koymaktadır.

          10.)Büyük Tablo Sahnesi Kuralı:Anlatıda anlatım,anlatılan bütün kahramanların yan yana geldiği bu sahnelerde doruğa erişir.Bu sahnelerde anlatının kahramanları yan yana gelirler.Kahraman ve atı,kahraman ve canavar.Bu görkemli durumlar çoğu zaman gerçeğe değil hayale dayanır.Büyük Tablo sahneleri bir geçicilik duygusu değil bir çeşit zaman içinde süreklilik niteliği taşıdığı fark ediliyor.Etkisi uzun süren bu eylemler heykelcilikte de büyük yer tutmaktadır ve tek başına kişinin kafasına bir resim olarak ortaya çıkabilen bir güç taşımaktadır. (Olrik 1994b:5)

          Hikâyemizde büyük tablo sahnesi son bölümlerde hükümdar ve vezirin kızının bir araya gelerek konuşmalarıyla başlar.Bu sahne hikâyenin en görkemli sahnesini oluşturmaktadır.Çünkü kızın hükümdara açıklamaları hikâyenin başından beri beklenen merak unsurunun bir neticesi dahilinde doruğa çıkan sahnelemeye sebep olur.Vezirin kızı hükümdara verdiği görevleri nasıl yerine getirdiğini anlatmaya başlar.Bu durumdan ziyade kızın anlatması gerekenler ve görevleri yerine getiriş biçimleri hikâyenin görkemli sahnelerinin anlatıldığı son bölümdedir.Hikâyenin bitişi de bu görkemli sahnelerle oluşturulmuştur.

          11.)Anlatı Mantığı Kuralı:Anlatının kendine has bir mantığı vardır.Ortaya konulan temaların konunun ana hatlarını etkilemesi gereklidir ve üstelik bu etki temaların anlatı içindeki ağırlığı ile doğru orantılı olmalıdır.Anlatının (sage) bu mantığı her zaman doğal dünyanın mantığı ile ölçülemez.Animizme ve hatta mucize ve büyüye olan eğilim onun temel kuralıdır.Her şeyden önce onun kabul edilmesi büyük ölçüde olay örgüsünün iç tutarlılığına dayanır.Akla sığabilirlik pek seyrek olarak dış gerçeklikle ölçülür. (Olrik 1965:138)

          Anlatımızın mantık dahilinde doğal dünya ile bağlantıları sonuç bölümünde kurulmuştur.Bu da pek seyrek görülen dış gerçeklikle oluşturularak ve vezirin kızının hükümdarın isteklerini nasıl yerine getirdiğini ve  doğal dünya durumlarına göre nasıl  gerçekleştirdiğini ortaya koyduğu son bölümdedir.Anlatının genel mantığı ise temayla doğru orantılıdır.Bu da olay örgüsüne genel olarak bakıldığında kolaylıkla anlaşılmaktadır.

          12.)Olay Örgüsünde Entrika Birliği Kuralı:Olayörgüsünde entrikanın birliği halk anlatısı için bir ölçüdür.Olay örgüsünde birbiriyle gevşek organizasyonlarla bağlanmış ve belirsiz hareketlerin olmayışını sağlar. (Olrik 1965)

          Hikâyemizin olay örgüsünün entrika birliği baştan sona kadar olayların imtihanlar dahilinde geçmesiyle gerçekleşmiştir.Önce hükümdar vezirini ve veziri ile birlikte kızını,sonra vezirin kızının hükümdarı ve sonra tekrar hükümdarın kızı imtihan etmesi entrika olarak anlatının olay örgüsünü oluşturmakta ve birlik kuralı çerçevesinde gerçekleşmektedir.Bu durum hikâyemizin olay örgüsünün bir entrika birliği kuralına bağlı kaldığını göstermektedir.

          13.)Epik Birlik Kuralı: Bütün anlatı öğelerinin, en baştan beri ortaya çıkma ihtimali görülen ve artık gözden uzak tutulamayan olaylar yaratması şeklinde gerçekleşmektedir. (Olrik 1994b:5)

          Hikâyemizde baştan beri ana kahramanlar üzerinde epik birlik kuralı göze çarpmaktadır. Bu da olay örgüsünün şekillenmesini sağlayan başlıca faktörlerden biridir. Çünkü baştan sona kadar belirli bir olay örgüsü dâhilinde kahramanlar hikâyenin seyrini belirlemektedir. Birbirlerini imtihanlara tutmaları, bu sınamaların neticeleri ve en sonunda görülen büyük tablo sahnesiyle hikâye sonlandırılmıştır. Bu durum epik birlik kuralının işlendiğini göstermektedir.

          14.)İdeal Epik Birlik Kuralı: Birçok anlatı öğeleri, kişiler arasındaki ilişkileri en iyi şekilde aydınlatmak için bir araya gelirler. (Olrik 1994b:5)

          Bu kural ise hikâyemizin en görkemli sahnesinde ortaya çıkan kişiler arasındaki ilişkilerin aydınlatma konuşmalarıyla görülmektedir. Vezirin kızı hükümdara kendini ispatlamak için yaptıklarını anlatmasıyla ortaya çıkmaktadır. Kız nasıl kocası yanında olmadan erkek evlat doğurduğunu ispatlamak için hükümdara kendisi yokken yaptıklarını bir bir anlatır. Bu da ideal bir epik birlik kuralı çerçevesinde ortaya konduğunu açıkça göstermektedir.

          15.)Dikkati Baş Kahraman Üzerine Toplama Kuralı: Halk anlatı geleneğinin en büyük kuralı dikkati başkahraman üzerine toplamadır. Anlatıda tarihsel olaylar anlatılıyorsa dikkat kahramanın üzerinde toplanır. Sage de iki kahraman belirdiği zaman halk anlatısının nasıl geliştiğini görmek çok ilgi çekicidir. Bir tanesi her zaman gerçek baş kahramandır.Sage onun hikâyesiyle başlar ve bütün dış görünüşüyle o,en önemli karakterdir. (Olrik 1995b:5)

          Hikâyemizin ana kahramanları olan hükümdar ve vezirin kızı etrafında teşekkül eden olaylar onların üzerine bütün dikkati toplamaktadır. Özellikle vezirin kızının yaptıkları ve yaşadıkları onu ön plana çıkaran bir durum olarak göze çarpmaktadır. Özellikle hükümdarın verdiği üç görevi yerine getiriş biçimi ve bunu anlatması onun zaten anlatının başından beri methinin akıllı ve bilgili bir kız olması bu durumun daha da görkemli olmasını sağlamıştır.

          SONUÇ

          Vezirin Akıllı Kızı Hikâyesinin halk anlatılarını metin merkezli inceleme metotlarından Axel Olrik’in Epik Yasalarına göre incelemeye çalıştık. Hikâyemizde genel olarak mitik[5] özellikler görülmekle beraber epik unsurlara sıkça rastlanmaktadır.

         Hikâyenin sonuç kısmının görkemi, kahramanlarının ön planda olmasını sağlayan olay örgüsü ve epik birlikler dâhilinde gerçekleşmesi tür olarak destan, fakat barındırdığı mitik v epik unsurlarla efsane türünün evrensel temel özelliklerini göstermektedir.

          Sonuç olarak hikâyemiz Olrik’in Epik Yasalarına göre incelendiğinde Vladimir Propp’un ‘Masal İnceleme Metodu’ açısından 31 işlevinden çoğu göze çarpmaktadır. Bu halk anlatısının da tarihin nüshalara geçtiği ve edebi dünyaya kazandırdığı folklorun bir parçası olarak değerlendirilmektedir.

KAYNAKÇA

RADLOFF,V. Wilhelm,Türklerin Kökleri,Dilleri ve Halk Edebiyatı,Ekav Yayınları,Ankara 2000

ÇOBANOĞLU, Özkul, Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ Yayınları,Ankara 2005

ELÇİN,Şükrü, Halk Edebiyatına Giriş, Akçağ Yayınları,Ankara 2000


[1] A. Olrik’in Epik Kuralları’nın Erken Dönem Osmanlı Tarihi metinlerine uygulanışı konusunda bkz. (Çobanoğlu 1999e)

[2] Çobanoğlu ,Özkul.2005,Halk Bilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş,Ankara:Akçağ Yayınları

[3] Radloff,V. Wilhelm.2000,Türklerin Kökleri,Dilleri ve Halk Edebiyatı,Ankara:Ekav Yayınları

[4] bkz. Dipnot: 3

[5] Halk Edebiyatına Giriş, Mit:Syf. 314,Prof. Dr. Şükrü Elçin, Akçağ Yayınları,Ankara 2000

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir