İyilik Bağları

Dünya malı fakir ile zengin arasında bir irtibat vesilesidir. Nitekim Fahr-i Kâinat Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur: “Birbilerini sevmekte, karşılıklı acımak ve esirgemek konusunda müminler, bir uzvu hastalanınca diğer âzaların da uykusuz ve ateş içinde kaldığı, acısına ortak olduğu beden gibidir” (Buhârî; Müslim). Zenginlik, sahip olduğu mülk üzerinde gelip geçici bir emanetçi olduğunu bilen

Tebliğ Vazifesi

Elmalılı Hamdi Yazır [rahmetullahi aleyh], Kur’ân-ı Kerîm’i tefsir ettiği Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinde şöyle diyor: “Tebliğ vazifesini yerine getirme, herkese son nefesine varıncaya kadar bir nevi farzdır. Bununla beraber, dünyada hiçbir hususta ümitsizliğe düşmek câiz değildir. Her ne kadar günahkâr olurlarsa olsunlar, insanların tövbe ve takvasını arzu ve ümit etmek de bir vazifedir.

İyilik Sevinci

Hz. Ali [radıyallahu anh] iyilik yapmanın kendisini ne kadar sevindirdiğini şu sözleriyle ifade buyurmuştur: “İki nimet var ki ikisini de çok seviyorum. Biri, bir adamın ihtiyacını karşılayacağımı düşünerek gelmesi, benden samimiyetle yardım istemesidir. Diğeri de, o kişinin arzusunu Allah’ın benim vasıtamla yerine getirmesi yahut kolaylaştırmasıdır. Bir müslümanın işini görmeyi yeryüzü dolusu param olmasına tercih ederim.”